25 Kas 2007

KOMPLO TEORİLERİ VE SAVAŞ

KOMPLO TEORİLERİ VE SAVAŞ

 

Noam Chomsky 3 Nisan’da yaptığı söyleşide Irak savaşının olağan sonuçlarını değerlendirirken “Usame Bin  Ladin, hala hayattaysa, memnun olmalı,” diyor. “ Ortaya çıkan sonuç onun en vahşi rüyalarının bile çok ötesinde”.  Dönemin popüler entelektüelinin halihazırdaki Amerikan yönetimini bu kadar kestirmeden hırpalayabilmesi kürece içinde bulunduğumuz çapraşıklığı işaret eder nitelikte. Strateji uzmanlarının çoğuna göre: Sovyetler Birliği’nin çözülüşüyle doğrusal yürüyüşü tökezleyen küremiz, Bush’un iktidara gelişiyle birlikte kaotik eğilimler göstermeye başladı. Olasılıkla, geleceğe doğru yapılan projeksiyonların ardının kesilmesi bundandır:  Gelecek ilk kez bu kadar bilinmez birden içeriyor. 

 

Bu “Akla Veda” dönemini Amerikan halkının gözü dönmüş bireylerden oluşmadığını bilenler, 11 Eylül’e bağlamayı tercih ediyor. Usame Bin Ladin’in tek başına, tek kutuplu dünyanın merkezinde yaşayanları çılgına çevirdiği; bu travmanın, kökleri artık toprağın dışına taşmaya başlayan akılcılığın  sonunu getirdiği varsayımı, pek çoğu için makul bulunuyor. Ancak   ikiz   kulelere  çarpan  uçağı,  bardağı   taşıran   damla  metaforuna   sığdırdığımız  an  

- facianın şiddetinden olsa gerek - toplumların psikolojik dokusunda yayılan metastazı  gözden kaçırıyoruz. Bir bütün olarak küresel hal ve gidişatta geçen on yıllarda neler olduğuna baktığımızda,  arapsaçını andıran bir düzgü ile karşılaşıyoruz: uzunca bir süredir işlerin yolunda gitmediği açık ve bu durum artık şaşırtıcı değil. Zira çoğunluğumuz kanıksadık; hemen her geçen gün yepyeni paranoyak imgelemlerle tanıştırılmaya alıştık; tam da aynı nedenle, uzunca bir süredir internetin kontrolüne geçen iletişim kanallarımızda  komplo teorileri  cirit atmakta. Posta kutularımıza düşen kurgulardan bazıları o kadar başarılı ki, zaman içerisinde varsayım olmaktan çıkıp haber niteliği kazanıyorlar. Bunların   arasında kurmaca niteliklerinden tamamen sıyrılıp yeni teoriler için temel oluşturan üfürmelerin sayıları  azımsanacak gibi değil.

 

Kürenin her köşesinin birbirinden haber alır hale gelmesi ile komplo teorilerinin artışındaki ivmelenme aynı zamana rastlıyor. Bununla birlikte, bu kuramların arkasında yatan gerçeklikle, doğrusallığın sonunun gelmesi arasında da kritik bir koşutluk var. Teorilerin  yazarlarının kimler olduğu çok önemli değil. Yaratıcılık yönleri gelişmiş, eksantrik kişiliklerin bu işlerle uğraştıklarını kestirmek kolay. Gelgelelim, bu kurgu varsayımların neden bu denli ilgi gördüğünü anlamakta zorlanıyoruz.  Teorilerin menzilinin psikolojik bozukluğu olan sınırlı sayıda insanı aşması, toplumsal hayatta giderek daha çok sayıda bireyin sosyal ve psikolojik ihtiyaçlarını tatmin etmeye başlaması akıl karıştırıyor. Neredeyse söz konusu teorilerin politik ya da dini inançlardan farklı olmadıklarını kabul etmek durumunda kalacağız. Sonuçta komplo teorileri, büsbütün modernizm sonrası insanın yaralarını sağaltma işlevini üstlenmiş görünüyorlar: Bireylerin içinde bulundukları zorlukları rasyonalize etmelerine yardımcı olarak, yabancılaşmanın yıkıcı etkisini azaltıyor, yaşamın bütünü içindeki açmazlara razı gelmelerini sağlıyorlar.

 

İletişim çağında insanlar öncelikle birbirlerini gördüler, sonrasında  ise yakınlaşıp bir diğerini incelemeye başladılar. Şimdilerde ise usanç getirecek kadar iç içe geçmenin sıkıntıları ile boğuşuyorlar. “Farklı farklı” olmadıklarını anlamaları bir küresel panik yaratmak üzere. Irak savaşına duyulan nefretin en önemli sebeplerinden biri: Aslında beklenenin dışında hiçbir şeyin olmayışıydı. Koskoca bir devlet tamamen çıkarlarının gereği, göz göre göre perişan bir Orta Doğu ülkesini yerle bir etti; milletler arası hukukun aslında bir kandırmaca olduğunu, yerkürede hala orta çağ dönemindeki kuralların geçerli sayıldığını herkesin aklına kazıdı. Sonuçta olanların Afrika’da halen sürmekte olan küçük çaplı kabile savaşlarından bir farkı yoktu - nedenler aynıydı. Yeryüzünde güce tapan, büyük balığın küçük balığı yutacağına için için inanan milyonlarca insan, bu savaşla birlikte hem kendilerinden hem de diğerlerinden fena halde korktular. Bu kitlesel bilinç -Irak savaşının nedenlerinin ve Amerika’nın yapacaklarının çok iyi farkında olma hali- geçen on yıllarda komplo teorilerinin sayısındaki patlamanın sebeplerini de açıklıyor: Esas olarak insanlar, ne kadar tehlikeli canlılar olduklarını, en insancıl görünenin bile gerekli koşullar oluştuğunda nasıl canavarlaşabildiğini  uzunca bir süredir bilmekteydiler;  bir grup kötücül insanın bir araya  gelerek dünyanın işleyişi ile ilgili sinsi planlar kurduğunu hayal etmeleri olağandı -rahatlatıcıydı. Neden ve sonuç ilişkilerini basitleştirmek ve indirgemek yoluyla olanları anlaşılabilir kılmak bir tür gözbağcılıktı aslında; böylelikle gerçek kural kamufle edilebilir, diğer yandan da, eğer bunlar olabiliyorsa başkaları da belki mucizeler de gerçekleştirilebilirdi. Hafsalaları aşan “dünyanın bunca küçülmesi, kaynakların gitgide tükenmesi” paradoksu öylelikle dizginlenebilirdi.

 

Ne var ki, bu panik hali sonuç itibarı ile var olan çıkmazları ortadan kaldırmaya yetmiyor. Savaşı Amerika’da iktidara gelen bir grup radikalin patolojisi ya da islami fundamentalizmin dünyanın başına bela olması ile açıklamak çok zor. Küreselleşme yaygın inancın aksine işleri karıştırmıyor, sadece her şeyi istemeye istemeye kavramamıza neden oluyor. Doğrusallığın kırılması, bu noktadan bakıldığında o kadar da ürkütücü sayılmaz. Zaten yavaş yavaş nereye gittiğimizi tahmin ediyorduk, şimdi ise ne nereye gidildiğini, ne de hangi noktada dengenin yeniden kurulacağını biliyoruz. Savaşın engellenebilmesi yerküre için bir umut olurdu. Gerçekleşmedi. Ama Amerikan halkı başta olmak üzere hepimizin ödü koptu. Canlı kalkanlar, beklenmeyen ittifaklar ortaya çıktı, Birleşmiş Milletler ve Türkiye Cumhuriyeti gibi iki müşkül yapı onca baskıya rağmen son kertede sağduyu gösterdiler, kısacası hiçbir  şey de olmadı değil, ama felaketi önlemeye yetmedi. Bütün olanlara rağmen, kaotik döneminin nasıl evrileceği  meçhul kaldı. Belirsizliğin getirdiği huzursuzluk bugün yerkürenin bütün bloklarında hissediliyor.  Amerika’nın liderlik edeceği bu süreçte aklın alamayacağı kadar çok şey olacağı  kesin. Bir sonraki kriz ya da savaş,  pek çok şeyin hem başlangıcı, hem de sonu olabilir. Bunu da yine kürece birlikte keşfedeceğiz.

 

Kaan Benli

kbenli@superonline.com

Hiç yorum yok:

İzleyiciler