25 Kas 2008

KAPİTALİZMİN BALANS AYARI: FACEBOOK

KAPİTALİZMİN BALANS AYARI: FACEBOOK
18:49 04 Aralık 2007
12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto

İnsanoğlu açık bir sisteme doğmuş olmanın I yükünü taşıyamayıp kendisini kapalı sistemlere kilitlemeseydi eğer, şüphesiz şu anda olduğundan çok daha farklı bir bilinç düzeyinde deviniyor olacaktı. Kapalı sistemlerin karışımındaki tepkimeden can bulan kapitalizm, son yüzyıl içerisinde insan hayatının bütün can bağlarını çürütüp, bir canlı olan insanı bir makine dişlisine çevirdi. İşin fenası, doğası gereği bu Frankeş-tayn'm bununla yetinmesi de mümkün değil. Yaratıcısı olan insanı içten kurutması yetmediği gibi, onun yaşam alanını da fiziksel anlamda tarumar ederek içine doğduğu açık sistem ile ilişkilerini bütünüyle koparıyor.

SÜRDÜRÜLEBİLİR YAŞAM
Bu gelişimin sonucu olarak küresel felakeder ile tepkisini veren doğa, tarihi boyunca onunla mücadele etmeyi seçip, içine düştüğü bütün darboğazları bir yolla aşmasını bilen insanı son dönemde ciddi ciddi tehdit ediyor. Daha önceki darboğazları ya teknolojide büyük bir sıçrama yaparak -örnek; gereç kullanmaya başlayarak, tarımı keşfederek- ya da düşüncede devrim yaparak -örnek; besin biriktirmeye başlayarak, toplu yaşamayı öğrenerek- geçmeyi başaran insan bulunduğu noktada yine bir çözüm tespit etti aslında: Sürdürülebilir Yaşam.

Ancak zaman daralıyor ve böylesi bir atılım için çok geniş çaplı ve hızlı bir dönüşüme ihtiyaç var. Bunun da yolu öncelikle çok hızlı bir bilgilenmeden, yani iletişimden geçiyor. Sürdürülebilirlik aydınlanması, en yalın haliyle şu an içinde bulunduğumuz doruklaştır-ma kültürünü terk edip, bir dengeleme kültürü olan en uygun şekle sokma kültürüne geçmek demek. Maksimizasyon kültürünün temelinde yer alan, 'üretmek ve tüketmek için yaşamak' döngüsünü kırmayı amaç ediniyor.

Sözgelimi, içinde bulunduğumuz sistemde, zamanımızın büyükçe bir kısmını çamaşır makineleri üreten fabrikalarda çalışmakla geçirip, evde çamaşırlarımızı bu makinelerde yıkamaktayız. Tüketmek için üretmek, üretmek için tüketmek sarmalında yaşamın kendisiyle sınırlı bir ilişki içinde, neredeyse o çamaşır makinesine yakın bir değerde varolmaya çalışmaktayız.

Ekolojistlerin, anarşistlerin, antikapitalist-lerin uzunca bir süredir haykırdığı insanın bilinçaltı ve yüzeysel/yapay değerlerle koşullanan bilinci arasındaki diyalogun koptuğu gerçeğini artık inkâr etmek mümkün değil. Öyle ki, salt evrenin kendisi ile değil, içinde bulunduğumuz dar çevreyle bile ilişkilerimizi sürdüremez hale geldik.

Şüphesiz öncelikle bu nedenden, evrenin kendisi ile ilişkiye en çok ihtiyaç duyan demografik gruptan -gençlerden-, filizlendi sürdürülebilirlik aydınlanması. Tam da aynı sebeple, yani tüketim ekonomisinin can damarında kaynayan bir isyan olması nedeniyle kapitalizm için göz ardı edilmeyecek bir tehdit olarak algılandı.

FACEBOOK ÇILGINLIĞI
Kapitalizmi insanla ilişkili bir düzen olmasından dolayı bir tür akla sahip olarak görebiliriz. Her akıl sahibi sistem gibi bilinçaltını da kendi içinde barındırmakta. Sistemin tıkandığı noktalarda bu bilinçaltı devreye giriyor ve gerekli düzenlemelerin yapılması için sistemi uyarıyor. Son dönemde 'facebook çılgınlığı' diye tabir edilen internetteki yeni sanal yapılanma, bizce bu underground (yer altı) misyonu taşıyor. Eski bir Ankara Belediye Başkanı'nın solcu gençlere "Komünizm lazımsa onu da biz getiririz" demesini andıran bir kibirle kapitalizm, topluma "ihtiyacınız olan şey insani ilişkilerse onu da ben sağlarım" diyor. Bir bakıma bizden aldığı şeylerin bazılarını bize geri vermeyi deniyor. Zira bu yoksunluk da artık bir ürün haline gelmiş durumda. Şüphesiz bir bedeli var ve rahatlıkla nümerik olarak ifade edilebilir.

Şimdiden bu tip sitelerle ilişkili milyonlarca dolar dönüyor ve yine bir takım insanlar para kazanıyor, bir takım insanlar tüketiyor. Bu noktadan bakıldığında belki de içine tutsak olduğumuz düzen, bize yeni bir oyun oynuyor, ancak umutsuzluğa kapılmamak lazım, bu oyunun da aynı internet gibi kontrol edilemez bir damarı var.

ÖRGÜTLENME ARACI OLABİLİR Mİ?
İletişim sitelerinin en önemli özelliği müthiş bir örgütlenmeyi de beraberlerinde getirmeleri. İnsani ilişkileri canlandırıp, iletişimi hız-landırmaktalar. Sözgelimi, Türkiye'de bir takım idealist insanların emekleri ve internet vasıtasıyla etkin faaliyet gösteren platformlar, dernekler buralarda serpilecekleri yeni mümbit topraklar bulacaklar. Siyasi oluşumlar, idealler, ideolojiler kolaylıkla yayılabilecekleri, seslerini duyurabilecekleri bir doku yakalayacaklar. Bilgi transferi hızlanacak, bireyler birbirleri ile kurdukları bağlar ile ister istemez sürekli yenilenir olacaklar. Bütün bunların ötesinde, insani ilişkiler yeniden canlanacak. Belki geçmişteki ile aynı şekilde değil ama başka bir biçimde iletişim ağı yeniden kurulacak. Geçmişte kültür evrimi, biyolojik evrimin önüne geçti ama biyolojik evrim bu arada yitip gitmedi. Yakın zamanda ise kültür evrimini de sollayan bir teknolojik evrim yaşadık. Şimdi ise aynı teknolojik evrim bizi yeni bir kültür evrimine taşıyabilir. Her uygarlık düzeyi farklı bir toplum düzeni dayatıyor. Bu kez küresel olarak toplu yaşamayı öğreniyoruz.

KAPİTALİZMİN KENDİSİNE ATTIĞI TEKME
Sürdürülebilirlik aydınlanması her şeyden önce insan olmanın hatırlanması ile ilgili. İnsan iletişim kuran ve "neden" sorusunu soran bir canlı. Teknolojik evrim sürecinde bu soruyu ya soramadı ya da anlamlı cevaplar bekleyecek fırsatı bulamadı.

"Neden su kıtlığı çekeceğiz", "neden küresel ısınma var" gibi soruların sorulmaya başlanması internetin yaygınlaşması ile doğru orantılıdır. Sürdürebilir Yaşam kavramının ortaya çıkışı da tam aynı zamana denk gelir. Şimdi internetin içinde doğan iletişim grupları "nasıl oluyor da bunca kirlilik, bunca enerji kıtlığı varken halen bazıları şehirlerde arazi arabaları ile dolaşıyorlar" nevi sorular soracaklar. Hangi ürünün ne kadar kirlilik karşılığı üretilebildiğini merak edecekler. Etmeseler de bir takım gruplar bunu onlara söyleyecekler. Kazdağı kadiamı kimsenin göz ardı edemeyeceği kadar güçlü bir sivil hareketle karşılaştı. Bu önemli bir etik canlanması, bir kültürel aşamadır. Kapitalizm en büyük darbeyi ürüne dönüştürmeye çalıştığı iletişim ve örgütlenmeden yiyecek gibi duruyor.

KAAN BENLİ

Hiç yorum yok:

İzleyiciler